25 Ocak 2013 Cuma

DELİKANLI GENÇ KIZA İSKELEDE RASTLADI...

Üniversite 1.sınıf...İstanbul'daki ilk yılım...Bir pazar günü yurt odamdaki yatağımda 3 haftalık sevgilim beni terketti diye homur homur homurdanıyorum, çok üzgünüm...(Şu anda çok komik gelse de:) )

Arkadaşım bir anda hadi giyin gidiyoruz dedi...Erkek arkadaşı ile dışarı çıkacaktı ve de beni de onlara katılmam için davet ediyordu...En son istediğim şey o gün pijamalarımdan çıkıp, dışarı çıkmaktı...Hayır, ben sizin de keyfinizi bozmayayım dedim, ama arkadaşım ısrar ile beni ikna edip dışarı çıkardı.

Erkek arkadaşı bizi aldı ve yola çıktık...Bir süre sonra, haydi anadolu yakasına geçiyoruz, bir arkadaşımız aradı ve ona gidiyoruz denildi...O anda ilk düşündüğüm; kumaş pantolonumun altına giydiğim botların içerisindeki kalın soket çoraplarımdı:) Ben sadece dışarıya çıkacağımız, bir ev ortamında olacağımızı düşünmediğim için, gayet salaş,mavi kalın bir soket çorap giymiştim, ve şimdi ev planını duyunca bir anda panik olmuştum:) Yola çıkılmıştı, geri dönemezdim...

Gideceğimiz eve vardık, ve kapıyı çaldık. Kapı açıldığında o anda nereden bilebilirdim ki, hayatımın aşkının tam karşımda durduğunu...İçeri buyur edildik...Ve botların çıkma vakti geldi, ben hemen daha isim alışverişi bile yapılmadan kendisinden önü kapalı bir terlik istedim:) Bir erkek annesinin evde kadın terliklerini nereye koyduğunu nereden bilebilirdi ki:) O anda ortamda sayemde bir telaş yaşandı, ve bana bir terlik bulundu:)

Artık kendinden emin tavırlar sergileyebilirdim, ne de olsa aklım çoraplarımda olmayacaktı:)

Evde bizden başkaları ve de O'nun kızarkadaşı da vardı. Kızarkadaşı benim hiç alışık olmadığım hafif tavırları olan, basit tipli birisiydi. Daha sonradan öğrendiğim,sevgili boyutunda değilde, faklı bir ilişki boyutuna sahip oldukları idi. İçimden böyle kaliteli bir kişi nasıl olur da böyle bir kızla birlikte olur demiştim o gün. Daha erkekleri tanımıyordum:)

Yurda dönme vakti geldi ve O, evdeki misafirlerini kendi evinde bırakarak, bizi bırakmak için arkadaşımın sevgilisi ile birlikte avrupa yakasına geçti. Bahanesi de arkadaşımın sevgilisini dönüş yolunda yalnız bırakmamaktı:)

Yurda döndük, ertesi gün oldu ve ben rutin okul hayatımla, 3 haftalık biten ilişkimin yasını tutmaya devam ettim...Ta ki o haftaiçi, arkadaşım benim yine üzüldüğüm bir anda, 'bak sana söylemeyecektim ama yeter artık kendine gel, ilişkin bitti, anlıyorum üzgünsün, ama hayat bitmedi, pazar günü çok etkilemişsin O'nu. Bizi yurda bıraktıktan sonra, dönüş yolunda sürekli seni konuşmuş, neden benim yanımda bir kız vardı ki, diyerek kafasını 2-3 kere torpidoya vurmuş. Bunları sana söylediğimi kimse bilmesin, sonuçta bir sevgilisi var ama egona biraz iyi gelsin, kendine gel diye anlatıyorum' dedi.

Evet bana ve egoma iyi gelmişti bunları duymak, o anda kocaman bir tebessüm vardı yüzümde...

Kader ağlarını örmeye başlamıştı....

24 Ocak 2013 Perşembe

SIRADAN ÇOK SIRADAN BİR MASAL..

Merhabalar...

Anlatacagim masal cooook ama coook uzun bir masal...Hani peri masali gibi baslayan ama sonu her nedense hep ayni biten masallardan...Sizi duyar gibi oldum...Ama neden masalin sonunu soyledin dediniz,di mi:) Korkmayin sonu daha yok, yani ben de daha bilmiyorum...Hem inanin bana, sonu ile igili tuyo vermis olsam dahi, inanin bu masali dinlemek isteyeceksiniz; dedim ya bana guvenin:)

9 yillik arkadasliktan sonra, ayaklarimi yerden kesecek dolu dizgin 6 yillik bir evlilik, bu evlilik sonunda gelen premature bir bebek, bebekten hemen sonra, asik oldugum adamdan deprem yaratacak bosanma istegi...Iki kisilik masalimiz, belki su anda bitti, ama benim hayatimda yepyeni bir gercek basliyor....Oglum gercegi...Beni bu surecte hayata baglayan bebegim...Yani farkli bakis acilarindan bakildiginda belki de benim icin mutsuz bitmeyecek bu masal.

Aslinda soyleyecek o kadar cok cumlem var ki...Hani cok cok dolu oldugunuzda, nereden baslayacagini bilmez bir sekilde biraz ordan biraz burdan baslarsiniz ya anlatmaya...Bendeki durum aynen oyle...

Daha yeni acildi bu blog, bu sebeple biraz sabirla sanirim tum hikayemi anlatabilecegim. Ben hikayemi anlatirken; sizler de bana isterseniz e-mail ile, isterseniz bloguma yorum birakarak beni yalniz birakmayin olur mu...

Umutlarinizin hicbir zaman tukenmemesi dilegi ile...

18 Ocak 2013 Cuma

HUZUR İÇİNDE UYU SEVGİLİ MEHMET ALİ BİRAND


Mehmet Ali Birand vefat etti...Ve bu beni çok ama çok derinden etkiledi...Dün akşamdan beridir, Mehmet Ali Birand sürekli aklımda…Ekranlardan ve yazılarından başka bir yerde görmediğim bir insan, ama ben sanki çok ama çok yakın birisini kaybetmiş gibiyim. Dünden beridir, gördüğüm her haberi, hayat hikayesini okuyup duruyorum…Ve hayat hikayesini okuduğum anda daha da etkileniyorum…Mehmet Ali Birand ekranlardan nasıl da kendisini olduğu gibi yansıtmış...Hem de gözbebeklerinin içi gülüyor samimiyeti ile…Tam bir başarı öyküsü…İnsanın içinden helal olsun sana Mehmet Ali Birand demek geliyor…Ve gerçekten de hiçbir başarı tesadüf değil demek…
Şu anda içinde olduğum hayat sınavları; her şey çok zor, her şey üstüme üstüme geliyor derken, bana güç veriyorsun Mehmet Ali Birand…Ve içimdeki güçlü kadının daha hızlı geri dönmesine ışık tutuyorsun…Hayatta hiçbir zaman bitti dememek için bana bir sürü neden veriyorsun…
İnsanın bir anda bu dünyadan ayrılması ne şok edici bir şey…Salı günü ekranlardan haber programını ‘’kimselere randevu vermeyin’’ diyerek kapattığında, kim bilebilirdi ki, son haber programını sunduğunu…
Aklıma ister istemez, boşanma sürecindeki yaşadığım olaylar gelip durdu…Eşim nasıl da her şeyi bir anda  yakıp yıkmıştı…Mehmet Ali Birand hemen hemen kayınpederim ile aynı yaşta idi. Eşimin kendi öz annesini ve babasını bile bu süreçte uzun bir zaman karşısına alıp, onlarla konuşmaması…Annesini iki bayramda da aramaması…Ya annesini bir daha göremeyeceğini bilse, aynı şekilde yakar yıkar mıydı ortalığı? Hepimiz zaman zaman bunu yapmıyor muyuz? O ya da bu konuda, gerekli ya da gereksiz hırslar ile en yakınlarımızın üzerine basıp geçip gitmiyor muyuz? Halbuki, ölüm bu kadar yakın, dedikleri gibi kulağımızın arkasında. Karşımızdaki insanı bir daha hiç görememe ihtimalini unutmasak daha güzel olmaz mı bu hayat?
Ama günün sonunda; herkes kendi payına düşeni yaşadığı için, belli bir yere kadar olaylara hükmedebildiği için, ben kendi hükmedebildiğim, kendi sorumlu olduğum alanda Mehmet Ali Birand’ın bana dünden beridir tuttuğu ışık ile, yoluma devam edeceğim. 
Sevgili Mehmet Ali Birand…Acaba bilseydin ki bana hayat hikayen ile güç verdiğini; bu dünyadan ayrılırken bile dimdik duruşunun, azminin, çalışkanlığının, hayat neşenin, torununa olan sevginin beni ağlatıp bir o kadar mutlu ettiğini; eminim o ekranlardan tanıdığım sıcacık kocaman gülümsemen ile elimi bir baba şefkati ile sıkardın, hatta sarılırdın…
Huzur içinde uyu…Seni tanımayan ben bile, bu kadar sevgi ile senden bahsediyorsam, eminim ki uyuyacaksın…Melekler seninle olsun sevgili Mehmet Ali Birand…

16 Ocak 2013 Çarşamba

BEBEKLER İÇİN KARNIBAHARLI SEBZE ÇORBASI

Merhabalar,

Ben bebeğim doğduğu günden bu yana bebeğime hiç hazır sebze-meyve püreleri vermedim. ( aptamil devam sütü ve tahıllı muhallebileri dışında) İki günde bir taze olarak hazırladım sebze yemeklerini. Bu sebeple, menüyü çeşitli tutmak da bir çaba gerektirmekte. Bu sebeple, blogumda fırsat buldukça, yaptığım öğünlerin tariflerini vereceğim. Bebekler için sebze yemekleri hazırlamak çok aynı aslında, ama bebeğimin severek yediği karışımları denemek isteyen olur diye buraya yazmak istiyorum.

Bana göre, bebeklerin de ilk gün itibari ile damak zevkleri bulunmakta, bu sebeple bebeklerimiz sırf vitamini alsın diye tatsız karışımlar yapmamalıyız. Bizlerin de seveceği karışımlar olmalı hazırladıklarımız. Bu şekilde yeme alışkanlıklarına yardımcı olmalıyız. Mesela ben ilk günden beridir, sebze pürelerine soğan katıyorum lezzet katsın diye. Örneğin benim bebeğim sebze çorbalarını yoğun kıvamlı sevmekte, bu sebeple sulu yapıp, tadını kaçırmamaya çalışıyorum.

Bugün de bebeğime karnıbaharlı sebze çorbası hazırladım. İşte tarifi:

Malzemeler: ( Bu malzemeler ile iki porsiyon çıktı. )

* karnıbaharın en küçük parça çiçeklerinden 4 adet
*1 orta boy havuç
*küçük boy soğan
*1 çorba kaşığı yağsız kıyma
*1 orta boy patates

Tüm malzemelere üzerini örtecek şekilde içme suyu ilave edip, malzemeler iyice piştikten sonra, ocağın altını kapattım. Ve blender ile pişen sebzeleri ezip, koyu bir kıvam halinde çorbamı oğluşuma afiyet ile yedirdim. Kalan bir porsiyonu ise yarın vereceğim.

Afiyet olsun...


15 Ocak 2013 Salı

BEBEKLER İÇİN BALIK ÇORBASI TARİFİ

Bugün canım oğluma ilk defa balık çorbası pişirdim. Çok ama çok lezzetli bir çorba oldu. Şu sıralar pütürlü yemeye alıştırmaya çalıştığım için, ilk başta blender'dan geçirmedim. 3-4 kaşık güzel güzel içtikten sonra; pütürlerinden dolayı zorlandı maalesef. Ben de çorbayı son bir aşama blender'dan geçirip, afiyet ile oğluşa içirebildim. 

Aslında bebeğinize hazırlayacağınız bu çorbadan fazla yapıp, içerisine istediginiz baharatları ve tuz ekleyip, kendiniz de içebilirsiniz. O kadar lezzetli oldu, balık çorbası sevenler için.

Bu çorba için bugün kullandığım malzemeler:

1 porsiyon çorba için malzemeler: 

*Yarım çipura
* 2 adet arpacık soğan
* Küçük boy bir havucun yarısı
* Küçük boy bir patatesin yarısı
* 1 tatlı kaşığı pirinç unu

Yukarıdaki malzemeler ile tam tamına bir kase çorba çıktı. İlk olarak çipura'nin üzerini örtecek kadar içme suyu ile çipura'yı 10 dk haşladım. Haşladığım balığın suyunu süzgeçten geçirip bir kaseye aldım. Süzgeçten geçirme sebebim, suda herhangi bir kılçık kalmasını önlemek. Daha sonra kenara aldığım balığın kılçıklarını ayıklayıp, küçük parçalar haline getirdim.  Küçük bir tencerede küçük küçük dogradığım arpacık soğan ve pirinç ununu çok az bir zeytinyağında kavurdum. Soğanlar hafif pembeleşince, ayrı bir kaseye aldığım balık suyunu ekledim, ve bu karışıma çok küçük ( bebeklerin yiyebileceği pütürlük boyutunda) doğradığım patates ve havuçları da ekledim. Malzemeler pişmeye başladığında minik parçalara ayırdığım balıkları da ekleyip, çorba suyu muhallebi kıvamına geldiğinde ocağın altını kapattım.

Afiyet olsun:)

*İlk resim çorbanın pütürlü hali; ikinci resim ise blender'dan geçmiş halidir.